“Türkiye gençliğinden
bir yol olmaz.
Y kuşağı çok zir zop.
Bizim zamanımızda
canımız sıkkın oldu mu devrim yapardık şimdikiler alışverişe gidiyor.
Siz anlamazsınız o
dönemde biz amfileri basar dersleri boykot ederdik, siz şimdi iki polis
görünce kaçarsınız
Bu gençlik anca
gezsin, tozsun, eğlensin. Bizde bunların yerinde isyan etmek, yıkmak ve daha
yaşanabilir bir dünya inşa etmek vardı"
68ve 78 kuşağının bu sözleri karşısında sürekli örselenen 90 kuşağı, gezi hareketi ile beraber bir nebze olsun rahatlamış, devrimci büyükleri karşısında daha özgüvenli oturur hale gelmiştir. Ayrıca ileride çevresindeki gençlere siz ne anlarsınız’lı tümceler kurmasını sağlayacak bir zeminde oluşturmuştur.
68ve 78 kuşağının bu sözleri karşısında sürekli örselenen 90 kuşağı, gezi hareketi ile beraber bir nebze olsun rahatlamış, devrimci büyükleri karşısında daha özgüvenli oturur hale gelmiştir. Ayrıca ileride çevresindeki gençlere siz ne anlarsınız’lı tümceler kurmasını sağlayacak bir zeminde oluşturmuştur.
Tabii ki bu basit etkisinin
yanında, hile, yalan, dolan ile elde ettiği hegemonyayı, kendisinden olmayana
karşı barbarca kullanmaktan çekinmeyenlere önemli bir ders verilmiş, elde etmek
istediklerini, bu ülke topraklarında hiçbir zaman alamayacakları da bir kez daha
gösterilmiştir.
Kuşaklar, tepkilerin çeşidi
değişebilir. Barbarlar üç kuruşluk beyinleriyle kendi oluşturdukları
varsayımsal bir yarışmanın galibiyet sevincini kutlayabilir. İnsanları
istedikleri gibi sömürebileceklerini de düşünebilirler. Değişmeyecek olansa, bu
olasılık içeren yüklemlerin, zıtlığını kesinliğe dönüştürecek Türkiye
halklarının varlığıdır.
İşte bu halk tarafından 3 yıl
önce barbarlara karşı atılan tokadı, yani gezi direnişini konu alan, Yönetmen Tahsin İşbilen öncülüğündeki Nazım
Hikmet Kültür Evi (NHKE) film üretim atölyesi tarafından çekilen Limon
filminin, çekim ekibinde yer alan Yusuf Sinan Sezer ile görüştük.
Büyük bir samimiyetle sorularımızı yanıtlayan Sezer ile yaptığımız röportajı
sizlere aktarıyoruz.
İkiyanlışbirdoğruetmez: Öncelikle emeğinize sağlık, kurgusal
anlatımıyla Limon’da gezi direnişini klasik biçimden uzak bir şekilde
anlatmışsınız. Genel olarak 90 kuşağı hakkında düşüncelerinizi öğrenebilir
miyiz?
Yusuf Sinan Sezer: Valla 90 kuşağında çok iyi güzel kadınlar, çok
yakışıklı oğlan çocukları var. 20’ler kuşağını şimdiden sabırsızlıkla
bekliyorum. (Gülüşmeler) Şaka bir
yana ne düşündüğümü yukarıda anlattım zaten tekrar sorma yav.
İ.Y.B.D.E: Gezi direnişi ile günümüzdeki olayların etkileşimi
hakkında yorumlarınız nelerdir peki?
Y.S.S: Gezi direnişiyle beraber dikta rejimi baskıya alınmış,
barbar zihniyetini yaymak isteyenler, korku ve çaresizlik içinde fazlaca hata
yapmaya mecbur bırakılmıştır. Günümüzde yaşananlarsa bu hataların sonucunda,
konumunu korumak isteyenlerin çıkardığı büyük bir yaygaradan ibarettir. Daha
fazla konuşmayayım biliyorsun bu dönem sakat almasınlar şimdi içeri.(Gülüşmeler)
İ.Y.B.D.E: Peki, Limon’a geri dönelim. Oyuncu seçimini nasıl
yaptınız?
Y.S.S: Gökçe’yi lise döneminden beri takip ediyorum. Aman Okan
(Gökçe’nin eşi) duymasın. (Gülüşmeler) Oyunculuk
anlamında takip ediyordum. Gökçe ÖSS’de derece yapınca oyunculuğun yüzüne
bakmadı. Avukat falan oldu. Daha sonra Limon’u anlattığımda senaryodan çok
etkilendi. Oynamak istedi. Benim de elimdeki tek oyuncuydu ben de kabul ettim. (O kahkaha attı ben de ayıp olmasın diye
tebessüm ettim.)
İ.Y.B.D.E: Filmin çekim ve hazırlık aşamasından kısaca bahseder
misiniz?
Y.S.S: Ekipte herkesin ayrı ayrı projeleri vardı ama simgesel bir
anlatım içerdiğinden ve önemli bir halk hareketine selam vermemizi sağlayan
limon’u seçtik. Uygun mekan arayışlarına başladık ve en uygun evin bizim ev
olacağına karar verdim. Annemden rica ettim anne
arkadaşlarla film çekeceğiz diye. O da çok sorgulamadı izin verdi sağ
olsun. Sonrasında annemin kıyafetlerini
de Gökçe’ye giydirince istediğimiz mekân ve karakter yaratılmış oldu.
Onun dışında filmde yer alan
fasulyeleri bulmak biraz zor olsa da Nurettin Abi iş bitirici kimliğini
konuşturarak fasulyeleri hemen buldu. Nasıl yaptığını hala anlamış değilim.
Migros’a, Bim’e falan hepsine bakmıştım ben ve bulamamıştım.
İ.Y.B.D.E: Film sizce de biraz kısa olmamış mı? Gözümü bir
ovuşturdum; açtığımda film bitmişti. (Kendi
esprime güldüm o gülmedi. Espriden anlamıyor mal.)
Y.S.S: Zaten önemli olan olabilecek en kısa sürede anlatılmak
isteneni anlatabilmek. Hem 3 dakikada 1 film bitirmiş oluyorsun daha ne olsun.
İ.Y.B.D.E: Yeni projeleriniz olduğunu biliyoruz biraz onlardan
bahseder misiniz?
Y.S.S: İkiyanlisbirdogruetmez adlı bloğun sahibiyim. Takip edenler
bilir orda Poşet adlı bir yazı yazmıştım. Onu senaryoya dönüştürdüm. Çekim
hazırlıklarını ve oyuncu seçimlerini de tamamladık. Yaklaşık bir ay içinde de
çekimleri tamamlayacağız.
İ.Y.B.D.E: Son olarak genç sinemacılara söylemek istedikleriniz
nelerdir?
Y.S.S: Ahmet Erhan’ın 78’liler için yazdığı dörtlüğü ben de genç sinemacılara
ve kendi kuşağıma armağan ediyorum.
kuşağım, acılı kuşağım
acılarla sevinçleri böyle yoğun yaşamak
kimselere nasip olmadı.
bize düştü tarih ırmağının önünü açmak
gülsün diye geleceğin çocukları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.