25 Ocak 2015 Pazar

Köleler Adası

Yazan: Pierre Carlet de Chamblain de Marivaux
Yöneten: İbrahim Güngör
Perde: Tek Perde
Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu (BBŞT) Oyuncuları

KÖLELER ADASI
“ Soytarılıkta efendilerimizden geri kalmıyoruz.”

1725 yılında yazılan, konusuna bakıldığında; döneminde halk arasında fısıltı halinde bile söylenemeyecek şeyleri sahneleyerek ortaya koyan, İtalyan geleneksel halk tiyatrosu Commedia dell’Arte türüne ait bir oyun Köleler Adası. Oyun temel olarak, kölelerin, onlara kötü davranan, sürekli aşağılayan, toplumda yeri olmadığını düşünenen efendileriyle beraber, kölelerin kurallarının geçerli olduğu bir adaya Köleler Adası’na düştüklerinde, aralarındaki efendi-köle ilişkisinin yer değişimini konu almıştır.
BBŞT Oyuncuları’nın sahneye koyduğu oyunu, Çambidi Necdet Güvenç Sahnesi’nde izledim. Oyunu izlemeden önce konusuna baktığımda, çok iyi bir oyun izleyeceğim hissine kapılmıştım, oyunun ilk onbeş dakikasında bu his kaybolmaya başladı. Daha önce aynı türden bir oyun izlemediğim için, oyuncuların hareketlerini, anlamlandırmaya çalıştım başarılı olamadım. Kölelerin oyunculuklarının bu kadar itici olmasını, oyunun türüne bağlamaya çalıştım ama alakası yoktu, belki de dedim yönetmen köleleri içselleştirmemizi istemiyor, içselleştirip oyunun amacından sapmaktansa bize bu itici oyunculuğu gösteriyordu. Belki de öyleydi, bilemiyorum ama bu tarz beni ve salondaki herkesi oyundan uzaklaştırdı. Hele komedi adı altında yapılan hareketlere karşı, salondan tepki beklenmesi ve bu beklentiyi bizim açık olarak algılayabilmemiz oyunu iyice sıkıcı hale getirdi.
1725 yılında yazılan bu oyunun 2015 yılında sahnede izlediğimde beklentim, oyunun metnine fazlaca dokunulsun o döneme göre söylenmesi zor olan şeyleri aynen değil; bu dönem için söylenemeyecek gibi görünen şeylerin söylenmesiydi. Ancak oyunun vardığı yer “ Özgürlüğün baş düşmanı, halinden mutlu olan kölelerdir.” gibi artık duymaktan bıktığımız, bayağılıktan öteye gitmeyen bir tümcenin sahnelenmesiden başka bir şey değildi.
BBŞT Oyuncuları’nın bir önceki izlediğim oyununda İzmirli seçmenin, siyasi düşüncesinin sahneye etkisini görmediğimden mutlu olmuştum. Bu oyunda ise her seçim sonrası sosyal medya hesaplarından paylaşılan, Ömer Hayyam’ın aslında çok önemli ve etkileyici olan ancak kendisini; entelektüel birikimi yüksek, aydın, kendi yaptığının dışındakileri doğru olmadığını düşünen, göstermelik siyasetin peşinde koşan, her türlü cesaretten uzak, farklılıklara ve etnik kimliklere saygısı bulunmayan, güce tapmayıp gibi görünüp güce tapan insanların büyük çoğunluğunun, içini boşalttığı rubaisi aklıma geldi.
“Cellâdına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet”
Her toplumsal duyarlılık olayı sonrasında gördüğüm yetmiyormuş gibi, çok sevdiğim tiyatro sanatında oyunun bu dörtlüğe bağlanması, oyundan iyice soğumama sebep oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.