16 Şubat 2017 Perşembe

Altı Üstü yapacağınız şey: İkiyüzlülüğünüzden kurtulmak

- Belgeleriniz tamam… Güzel. Bir de ayrıca beş milyon alacağım sizden.
- Nasıl olur? Arkadaş da çocuğunu buraya yazdırdı. Ondan bir milyon almışsınız. 
- Efendim biliyorsunuz ülke gündemi karışık diğer veliler biraz endişe ediyorlar. Biz de okulda huzurlu, güvenli bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bu da takdir edersiniz ki masrafları arttırıyor
-Bu geldiğimiz kaçıncı okul. Uğraşacak gücüm kalmadı. Tamamdır yapın çocuğun kaydını. 
Çiller Türkiye’si karanlığının en yoğun olarak yaşandığı, etnik kimlik ayrımcılığının üzerinden siyaset yapıldığı, failleri apaçık ortada olan fail-i meçhul cinayetlerin normalleştirildiği bir dönemdeydik.  Yani birkaç kelimeyi değiştirdiğinizde, bugünkü döneme çok benzer zamanların yaşandığı bir devirdi.
8 yaşındaydım. Velilerin neden endişelendiğini anlayamamıştım. Okul hayatımın ilk yıllarında da okul müdürünün bahsettiği endişeyi kanıtlayacak bir ortamla karşılaşmam mümkün olmadı. Ancak ergenliğin gelmesiyle beraber, arkadaşlarımın birbirine hakaret edecekleri zaman en çok kullandıkları tümcenin Kürt müsün, olduğuna şahit olmuştum. Ama hala olayı çok birleştiremiyordum. Bu veliler benden neden endişeleniyordu? 
Zaman ilerledikçe Kürt müsünler, level atladı, başka boyutlar kazandı. Oğlum sen de Mardinlisin ama sen onlardan değilsin’ler duyulmaya başlandı. Onlardan olmadığıma seviniyordum. Onlar hırsız, arsız yetmiş beş kardeşli pis Kürtlerdi. Benim ise sadece abim vardı. 
Bir yerlerde bir şeyin yanlış olduğunu anlamam içinse çok zaman geçmesi gerekmedi. Endişelenen değil, endişe ettiren ailede yetişmenin avantajından olacak sanırım dil ve davranıştaki ayrımcılığın farkına küçük yaşımda varmaya başlamıştım.
O zamanlar farkındalık seviyem Kürt müsün, tümcesini radar şeklinde kontrol etme şeklindeydi. O dönem başka bir ayrımcılığa somut olarak şahit oluyor muydum hatırlamıyorum. Ama şimdilerde ise birçok ayrımcılık türü somut olarak karşıma çıkıyor. Dönemin karakteristik özelliğinin de yer aldığı, ikiyüzlülük kavramını içeren bir şekilde hem de.  
Örneğin bir milli bayramda Cumhuriyet’in en büyük kazanımlarından biri özgürlüğümüz diyerek bayrağını dükkânına asan bir esnaf, bayrak asmayan güney doğulu bir aile için “burada yaşayıp burayı kabul edemediler. Uyarmak gerek bunları” söyleminde bulunabiliyor.
Ya da İzmir’in rahatlığından, kimsenin kimseye karışmadığı, herkesin birbirine saygı duyduğu bir şehirde yaşamanın ne kadar güzel olduğundan bahseden iki arkadaş, Suriyeli bir aile gördüklerinde; “Öff bunlar da doluştu buraya artık gitmezler. Oh ne güzel hayat benim param hep bunlara gitsin” diyebiliyor.
Bir başka yerde feminist bir kadın, kafasında yarattığı Adıyamanlı bir kadın görünüşüyle dalga geçebiliyor.
Başka bir örnekte; ki kendisini en etkilendiğim olaylardan biridir. Sol düşüncede olan bir mekânda, eğlenmeye gelen 3 kişi, kıyafetleri ortama uygun olmadığı gerekçesiyle, çocuklardan birinin bu daha tam oturmadan çıkarıldığımız kaçıncı mekân, demesine sebep olacak şekilde mekândan çıkarılabiliyor. 20 yıl önceki okul kaydı sırasında yaşadığım ana geri döndüren bu olayda, o dönem memleketim yüzümden, çocuklarının güvenliğinden endişe duyanlar, şimdi mekânlarına gelenlerin kıyafetlerinden, tiplerinden endişe duyuyordu. Üstelik bu sefer endişeliler bizim tarafta gösteriyorlardı kendilerini. 
Siz kimsiniz biz kimiz diye soracaksanız eğer, şöyle söyleyebilirim ki; biz her türlü ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe, türcülüğe karşı olanlarız. Kendi hatalarımızın farkına varmaya çalışıp, evrim sürecimizi devam ettirmek istiyoruz. Bulunduğumuz coğrafyayı daha yaşanılabilir bir hale getirmeye çalışıyor ve karşısında olduğumuz düşünceleri temiz bir şekilde görmek istiyoruz. Ama karşımızda karşıt düşüncelerden çok, kutsal saydığımız kavramların ikiyüzlülükle içini boşaltanları görüyoruz. Şimdi bundan kurtulma zamanıdır. Gelin hep beraber kendimizi sorgulayalım. İkiyüzlülüğümüzden kurtulup, evrim sürecimizin gelişmesine katkıda bulunalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.