5 Nisan 2015 Pazar

Altay Taraftarı Yardımseverdir


"Herkes Altaylı olsun çoğunluk olalım diye bir gayemiz hiç olmadı."

Tarih 15 Mayıs 2009. 2 yıl önce yaşadığımız kabusu, yeni yeni unutmaya başladığımız günler. Süper lig’e çıkmak için, yine final elemelerine kalmışız ve rakip yine Kasımpaşa bu sefer bir farklılık var; maç final maçı değil, yarı final maçı. Sabahından başladık hazırlanmaya Altayla hiç alakaları olmayan can dostlarım Yusuf ve Özgür ile. Aynı gün, Karşıyaka’nın da Boluspor ile karşılaşması var. Biz Beytepedeyiz, haberler geliyor Beytepe’ye “Karşıyakalılar Ankara’nın her yerini istila etmişler abi heryerdeler falan” Altaylıları konuşan yok. Gerçi konuşulsun da istemeyiz. Herkes Altaylı olsun çoğunluk olalım diye bir gayemiz hiç olmadı.

Neyse dostlarımla beraber Beytepe’yi inletiyoruz (3-4 kişiyle ne kadar inletebilirsek işte) maça hazırlanıyoruz kendimizce, maç saati yaklaşıyor stresten yemek yeme isteğimin kaçtığı, konuşmaların sadece ağızdan çıktığını anlayıp; ne olduğu konusunda hiçbir fikrimin olmadığı dakikalara yaklaşıyoruz. Özgür’ün efsane 06ZTN76’sıyla Beytepe’den Ankara’da olduğu konusunda hala şüphelerimizin olduğu Yenikent ASAŞ stadına doğru yola koyuluyoruz. (Bu stadın şimdi ki adı: Osmanlı Stadyumu olmuş ve dışardan kaleyi andıracak şekilde tasarımı başlatılmış. Manyak bunlar!) Yol üstünde Altay Spor Kulübü’nün futbolcularını taşıyan otobüs ile karşılaşıyoruz. ZTN76’nın sanrufundan atkımı açarak çıkıyorum futbolcuları selamlıyorum hiç sallamıyorlar, onlar sallamadıkça ben daha da çoşuyorum ama nafile. (Ne güzel günlerdi be futbolcular taraftarı sallamazdı. Şimdi öyle mi maçı beraber izliyoruz hatta bazılarının elinde olsa bugün işim var benim yerime sen oynar mısın diye soracak. O seviyeye geldik!) Arkadaşlarımın arasında bu sallamamazlığı hiç bozuntuya vermemek için hemen yerime geçip maç konusunda ne kadar heyecanlı olduğum konusunu açıyorum. Maç sonucu hakkında tahminlerini alıyorum. Onlar da bana gazı veriyorlar şöyle yeneceğiz böyle yeneceğiz diye. Burada 1. çoğul şahısı kullanmaları hoşuma gidiyor. Yaklaşık 1 saat 15 dakika sonra stada ulaşıyoruz. İçeride hala KSK-Bolu maçı, penaltılarla devam ediyor. Radyodan, stadın çevresindeki diğer Altaylılarla beraber maçı dinliyoruz. Nedendir bilinmez KSK maçı kazanıyor diye Altay taraftarı çok mutlu oluyor. Sonrasında, stada girişler başlayana kadar işte tanışmalar falan başlıyor. O gün, sonrasına beraber çokça maç izleyip kahrolacağımız Altay Uğraş ve Ruhtan Abiyle tanışıyoruz. İzmir’in farklı semtlerinden gelen çokça Altaylı ile sohbet halindeyiz. Arkadaşlarıma yıllar boyu Altay taraftarı şöyle temiz şöyle efendidir diye anlatıp durmuştum; bunu kanıtlayacak şekilde sohbet ettiğimiz bir grup, çevreyi uzun bir alan boyunca kaplamış olan çalıçırpı içine girip bir anda kayboluyorlar! Uzun yol, stada girecek kadar sabretmeyi engelliyor tabi. Maç saati yaklaşıyor... Eskiizmir grubundan bir arkadaş, hepimize biletleri veriyor. Bedavaya biletlerimizi almış oluyoruz. Elimizde biletlerle kapıda bekliyoruz; güvenlik güçleriyle olan mevzudan dolayı bekletiyoruz. Bu sırada, bir grup tarafından bu olaydan sorumlu olarak görülen; Federasyon başkanı, Altay’ı son defa Süper lige taşıyan başkan, zamanında oğlunu Göztepe altyapısına yazdıran Mahmut Özgener’e karşı hoş olmayan sözler ediliyor. 5-10 dakika daha bekledikten sonra, bir grup kapıların üstünden atlayarak stada girmeye başlıyor ve bu sırada da kapılar açılıyor içeri giriyoruz. Bu sefer, Ankaragücü taraftarının 2 yıl önceki maçta olduğu kadar bir desteği yok. Ama yine de tek tükte olsa yanımızdalar. Maç başlıyor. 2. Yarıda Erhan Küçük’ün golüyle Kasımpaşa öne geçiyor yıkılıyoruz üzüntümüz çok uzun sürmüyor 6 dakika sonra beraberliği yakalıyoruz. Maç boyunca attığımız sloganlara, tribün liderine “başkan değiştir başkan” diye karışıp etkili olmamızı sağlayan Ankaragüçlü taraftarlara Yusuf da destek oluyor ve bir zaman sonra “başkaaan değiştir başkaan şunu söyle” diye tribüne yön veriyor o gün bugündür de Yusuf oluyor Yusuf Başkan. 90 dakika 1-1 sona eriyor. Uzatmalarda bir değişiklik olmuyor ve penaltılar. Penaltı vuruşları sonrası, yine kaybediyoruz. Kaybetmenin verdiği hüzünle bir süre olduğum yerde donup kalıyorum. Sonra çöküp ağlamaya başlıyorum tam o esnada içimdeki ses “Oğlum yıllardır kaybediyorsunuz, sen çömelik ağlayıp zırlıyorsun; yaptığın da başka bir numara yok! Şimdi ortalığı yakıp yıkmanın zamanı değilse ne zaman? Kır şu koltukları, parçala sahaya at”içimdeki sesi hemen dinliyorum. Ayağa kalkıyorum. Ayağımdaki konverslerle beraber önümdeki koltuğa bir vuruyorum kırılmıyor, iki vuruyorum, tık yok üç, dört derken ardı ardına saydırıyorum. Saydırıp kırılmadıkça daha çok sinirleniyorum, hüznüm daha da artıyor hıncımı çıkartamıyorum. Tam bu sırada yardımsever bir Altay taraftarı efsane başkanımız Rıdvan Burteç’in “Bütün Altaylılar akrabadır.” Sözünü hatırlatırcasına yardımıma koşuyor tek vuruşla koltuğu kırıp “Al kardeşş” diyor. Gözümde yaş, önümde kırık koltuk dostlarımın üzüntüsü ve desteğiyle beraber güç bela stattan ayrılıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.