Yazan: Pierre Carlet de Chamblain de Marivaux
Yöneten: İbrahim Güngör
Perde: Tek Perde
Bornova Belediyesi Şehir Tiyatrosu (BBŞT) Oyuncuları
KÖLELER ADASI
1725 yılında yazılan,
konusuna bakıldığında; döneminde halk arasında fısıltı halinde bile
söylenemeyecek şeyleri sahneleyerek ortaya koyan, İtalyan geleneksel halk
tiyatrosu Commedia dell’Arte türüne ait bir oyun Köleler Adası. Oyun temel
olarak, kölelerin, onlara kötü davranan, sürekli aşağılayan, toplumda yeri
olmadığını düşünenen efendileriyle beraber, kölelerin kurallarının geçerli
olduğu bir adaya Köleler Adası’na düştüklerinde, aralarındaki efendi-köle
ilişkisinin yer değişimini konu almıştır.
BBŞT Oyuncuları’nın
sahneye koyduğu oyunu, Çambidi Necdet Güvenç Sahnesi’nde izledim. Oyunu
izlemeden önce konusuna baktığımda, çok iyi bir oyun izleyeceğim hissine
kapılmıştım, oyunun ilk onbeş dakikasında bu his kaybolmaya başladı. Daha önce
aynı türden bir oyun izlemediğim için, oyuncuların hareketlerini,
anlamlandırmaya çalıştım başarılı olamadım. Kölelerin oyunculuklarının bu kadar
itici olmasını, oyunun türüne bağlamaya çalıştım ama alakası yoktu, belki de
dedim yönetmen köleleri içselleştirmemizi istemiyor, içselleştirip oyunun
amacından sapmaktansa bize bu itici oyunculuğu gösteriyordu. Belki de öyleydi,
bilemiyorum ama bu tarz beni ve salondaki herkesi oyundan uzaklaştırdı. Hele
komedi adı altında yapılan hareketlere karşı, salondan tepki beklenmesi ve bu
beklentiyi bizim açık olarak algılayabilmemiz oyunu iyice sıkıcı hale getirdi.
1725 yılında yazılan bu
oyunun 2015 yılında sahnede izlediğimde beklentim, oyunun metnine fazlaca
dokunulsun o döneme göre söylenmesi zor olan şeyleri aynen değil; bu dönem için
söylenemeyecek gibi görünen şeylerin söylenmesiydi. Ancak oyunun vardığı yer “
Özgürlüğün baş düşmanı, halinden mutlu olan kölelerdir.” gibi artık duymaktan
bıktığımız, bayağılıktan öteye gitmeyen bir tümcenin sahnelenmesiden başka bir
şey değildi.
BBŞT Oyuncuları’nın bir
önceki izlediğim oyununda İzmirli seçmenin, siyasi düşüncesinin sahneye
etkisini görmediğimden mutlu olmuştum. Bu oyunda ise her seçim sonrası sosyal
medya hesaplarından paylaşılan, Ömer Hayyam’ın aslında çok önemli ve etkileyici
olan ancak kendisini; entelektüel birikimi yüksek, aydın, kendi yaptığının
dışındakileri doğru olmadığını düşünen, göstermelik siyasetin peşinde koşan,
her türlü cesaretten uzak, farklılıklara ve etnik kimliklere saygısı
bulunmayan, güce tapmayıp gibi görünüp güce tapan insanların büyük
çoğunluğunun, içini boşalttığı rubaisi aklıma geldi.
“Cellâdına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet”
Her toplumsal duyarlılık olayı
sonrasında gördüğüm yetmiyormuş gibi, çok sevdiğim tiyatro sanatında oyunun bu
dörtlüğe bağlanması, oyundan iyice soğumama sebep oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.