Yazan: Eugene
Ionesco
Yöneten: Caner Şahin
Oynayanlar: Serkan Ilgaz, Sena Başdoğan, Enes Danış, Refiye Genç, Merve Şeyma Zengin, Emre Çoldur
Teknik: Atakan Akarsu
Yöneten: Caner Şahin
Oynayanlar: Serkan Ilgaz, Sena Başdoğan, Enes Danış, Refiye Genç, Merve Şeyma Zengin, Emre Çoldur
Teknik: Atakan Akarsu
KEL ŞARKICI
Birbirimizle uzun zaman
geçirmeyi, sohbet etmeyi çokça seven, ancak bir o kadar da birbirini dinlemeyen,
güzel bir toplumuz. Bu zaman geçirmelerimiz, sohbetlerimiz iletişim halinde
olduğumuzdan değil, karşıdakine cevap vermek için oluyor. Karşımızdaki
konuşurken onun söylediklerinden ziyade ona vereceğimiz cevabı düşünüyoruz.
Sadece ihtiyaç olduğunu düşündüğümüz şeyleri
yapmaya başladık. İnsan olmanın ön koşulunun, bu ihtiyaçlarımızı gidermekten
geçtiğine inanıyoruz. Kazanma ihtiyacımızı gidermek adına, birileriyle birlikte
oluyor, tuttuğumuz takımı bile bu ihtiyaç doğrultusunda belirliyoruz. Ya da bir
gün intikam alma ihtiyacımız ortaya çıkıyor ve onu gidermek için hiç
yapmayacağımız şeyler yapıyoruz. Sohbetlerimizde, vakit geçirme ya da biri
karşısında galip gelme ihtiyacımızı gidermek için. İnsan doğası gereği bu
ihtiyaçlar ortaya çıkıyor diye uydurarak; hayatımızda tutkuyla, aşkla yapmamız
gereken şeyleri aslında büyük bir yapaylıkla yapıyoruz.
İşte bu yapaylığı, insanlar arasındaki iletişimsizliği merkeze alarak gösteren, Eugène Ionesco’nun Kel Sopranosu’nu ODTÜ tiyatro şenliği kapsamında(Şenlik 15’) Tiyatro Lahza’nın yorumuyla izleme fırsatı buldum. Bir oyun, kişiye kendi sorgusunu ne kadar fazla yaptırırsa; o oyun, o kadar iyidir. Oyun, konu itibariyle anti-tiyatronun öğeleri taşıyan, absürt bir oyun. Bu tür oyunların, izleyici tarafından takip edilmesi güç olabilir. Ancak, Tiyatro Lahza ekibi, bunu akıcı dilleri ve iyi oyunculuk özellikleriyle, çok güzel aşmış. Sahnede güldürü etkisi bir an bile eksik olmamasına rağmen seyirciyi rahatsız edebilen, sorgu alanına çekebilen güzel bir oyun ortaya çıkmış. İnsanlar arasında iletişimsizlik, saçma sapan konuşmalarla başlıyor sadece cevap vermek için verilen cevaplar, konuşma olsun diye edilen laflar. Kimse halinden şikayetçi değil. Oyun devam ettikçe, bu iletişimsizlik, kendini karşıdakine kabul ettirme “dürtüsüne” bırakıyor. Sinirler geriliyor ve final gırtlak gırtlağa gelen, başta halinden memnun olan insanlar.
İşte bu yapaylığı, insanlar arasındaki iletişimsizliği merkeze alarak gösteren, Eugène Ionesco’nun Kel Sopranosu’nu ODTÜ tiyatro şenliği kapsamında(Şenlik 15’) Tiyatro Lahza’nın yorumuyla izleme fırsatı buldum. Bir oyun, kişiye kendi sorgusunu ne kadar fazla yaptırırsa; o oyun, o kadar iyidir. Oyun, konu itibariyle anti-tiyatronun öğeleri taşıyan, absürt bir oyun. Bu tür oyunların, izleyici tarafından takip edilmesi güç olabilir. Ancak, Tiyatro Lahza ekibi, bunu akıcı dilleri ve iyi oyunculuk özellikleriyle, çok güzel aşmış. Sahnede güldürü etkisi bir an bile eksik olmamasına rağmen seyirciyi rahatsız edebilen, sorgu alanına çekebilen güzel bir oyun ortaya çıkmış. İnsanlar arasında iletişimsizlik, saçma sapan konuşmalarla başlıyor sadece cevap vermek için verilen cevaplar, konuşma olsun diye edilen laflar. Kimse halinden şikayetçi değil. Oyun devam ettikçe, bu iletişimsizlik, kendini karşıdakine kabul ettirme “dürtüsüne” bırakıyor. Sinirler geriliyor ve final gırtlak gırtlağa gelen, başta halinden memnun olan insanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.