30 Mayıs 2007
"Sayısal lotoyu kazandığını ama bileti kaybettiğini hayal et. Daha sonra takımının kupa finalinin oynanmasına yarım saat kala 13 yaşındaki kızının hamile kaldığını söylediğini düşün. Şimdi bu hisleri bir saniye içinde yoğunlaştır; yirmiyle çarp, benim hissettiklerime yaklaşamazsın bile" Yeşil Saha Holiganları (It's a casual life)
Aşık olduğum kızla buluşmaya gittiğim ama erkek arkadaşıyla tanıştığım günden bir ay sonrası, Altayım 2-1 önde Ankaragüçlü taraftarlarında desteği ile inanılmaz tribün yapıyoruz. Her şey çok güzel. Aşık olduğum kızı, sevgilisiyle öpüşmesini gördükten sonra bir ay geçmişti evet. Final karşılaşması kazanırsak 4 yıldır uzak kaldığımız Süper lige dönüyoruz. Tüm Altaylılar için hayatlarının en önemli günlerinden biri. Öndeyiz ve takımımızı şampiyon tezahüratlarıyla destekliyoruz. Neden? Çünkü artık maçın bitmesine sadece 3 dakika kalmış, rakip on kişi ee artık şampiyon sayılırdık harbiden. Ama orada gönül rahatlığıyla şampiyon diye bağıran tek bir Altaylı olmadığına eminim bizim takımın diğer adı hevesikursağındabırakan olabilir, bunu tüm Altaylılar bilir bu düşünceler içerisinde dakika 90+5 buluyor rakip korner kullanıyor, kalecisi topa vuruyor ve top dışarda! Hakem olmayan korneri veriyor. Kalede galibiyet primini peşin isteyen as kaleci yok onun yerine 17'lik Altaylı Gökhan var. Olmayan kornerden yapılan ortadan golü yiyoruz. Maçtan sonraki ilk yıllarda rüyalarımda bu golü Gökhan'ın yerine çokça çıkarmışlığım vardır. Maç uzatmalara kalıyor. Aşık olduğum kızın Beytepe'de ki Kenan Doğulu konserine davet etmesinden 24 saat sonrası, yani maçın devre arası, ne güzel de ben Altay maçına gideceğim demiştim be helal olsun bana.
Uzatmaların ilk dakikalarında gol pozisyonları yakalamaya başlıyoruz derken Kenan topu alıyor rakibini geçiyor sağdaki Muzaffer'i görüyor Muzaffer bomboş durumda ki Aydın'a veriyor veee golll! Topun ağlarla buluştuktan sonra ki 30 saniyeyi hatırlamıyorum o zaman dilimini sanki hiç yaşamadım. O zaman diliminde hayat benim için duruyor, sadece yoğunlaştırılmış mutluluk damarlarımdan beynime ulaşıyor, uyuşuyorum, donuyorum, ayıldığımda hiç tanımadığım biriyle sarmaş dolaş buluyorum kendimi. Bu hissin tarifi yok. Hayır hiç tanımadığın biriyle sarmaş dolaş bulunma halini demiyorum, golden, o 30 saniyeden bahsediyorum. Golden sonra, yine tez canlı Ankaragücü taraftarı bizi gaza getiriyor, yine şampiyonluk sloganlarına başlıyoruz. Bu dakikalarda, daha sonradan rüyalarımda onun kaçırdıklarını atacağım, Mehmet Şen atamayana atarlar kuralını bize hatırlatırcasına dünyaları kaçırıyor. Mehmet Şen'in uyarısı uzatma dakikalarının sonunda gerçeğe dönüşüyor, kabusumuz olan Erhan uzaktan saçma sapan bir şut çekiyor ve top filelerimizde. Ondan sonrası zaten gözyaşı, keder ve umutsuzluk ama yine de anlatayım, penaltı atışlarına geçiliyor Kasımpaşalı futbolcular her golden sonra secdeye varıyor, bu secdeye varışı, dönemin başbakanına olan bağlılıklarından mı, yoksa Gavur İzmir'e karşı atılan her golün diğer tarafta cennete gidiş kapısını ardına kadar açacağından mı bu kadar uzun sürdürüyorlar bilemiyorum. Neyse, Kenan son penaltıyı kaçırıyor. Kaybediyoruz. Hayatımda bir daha o kadar büyük acı yaşamayacağımı düşünüyordum. 19 yaşında bu kadar yanlış tahmin yürüteceğimi bilemezdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.